TIP FAKÜLTESİ

Haberler

GAÜ'DEN

DOÇ. DR. KEREM TERALI: “AŞILARA EK OLARAK COVID-19 KARŞITI İLAÇLARA DA İHTİYACIMIZ VAR”

DOÇ. DR. KEREM TERALI: “AŞILARA EK OLARAK COVID-19 KARŞITI İLAÇLARA DA İHTİYACIMIZ VAR”

COVID-19 pandemisi tüm dünyayı etkisi altına almaya devam ederken, hastalıkla başa çıkabilmek için bilim insanları da çalışmalarını ara vermeden sürdürüyor. 

Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ) Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Kerem Teralı, hem COVID-19’da aşı harici terapötik müdahaleler; hem de bu konuda KKTC’de yürüttükleri bilimsel çalışmalar hakkında önemli açıklamalarda bulundu. 

Doç. Dr. Kerem Teralı, Covid-19’a karşı kullanılabilecek ilaçlar hakkında merak edilen sorulara şu şekilde cevaplar verdi;

COVID-19’a karşı savaşta ilaçların önemi nedir?

COVID-19 aşılarının hastaneye yatış ve ölüm oranlarını düşürdüğü dünyanın çeşitli ülkelerinde yürütülen faz III klinik çalışmalarıyla kanıtlanmış olsa da hâlihazırda aşılı kişilerin de enfekte olabildiğine ve virüsü bulaştırabildiğine şahit olmaktayız. Vaziyet böyle iken aşılara ek olarak SARS-CoV-2 enfeksiyonunu kontrol altına almamıza yardımcı olabilecek ilaçlara da ihtiyaç duyduğumuz yadsınamaz bir gerçektir. İşte bilim insanlarının yaklaşık bir buçuk senedir hiç ara vermeden COVID-19 karşıtı ilaç veya ilaçlar bulmaya çalışmaları tam da bu yüzdendir.

Bu ilaçlar nasıl etki gösterir?

Bu ilaçlar, terapötik hedef diye tabir ettiğimiz belli başlı proteinlerin yapı ve/veya işlevini bozarak etki gösterir. Bugün COVID-19 ile ilişkili birçok protein tanımlanmıştır. Bunlardan bazıları virüsün hücreleri enfekte etmesinden sorumluyken, diğerleri virüsün hücre içinde çoğalmasından sorumludur. Örneğin; ACE2 reseptörü, akciğer hücreleri gibi insandaki bazı hücre gruplarının yüzeyinde bulunan ve virüsün hücre zarına tutunmasını ve hücre içine girmesini kolaylaştıran bir proteindir. Konak yani insan proteinleri dışında viral proteinler de COVID-19’u önlemek için terapötik birer hedef olabilir. Bu gruba giren ve en çok çalışılan proteinlerin başında SARS-CoV-2’nin 3C benzeri ana proteazı ve RNA bağımlı RNA polimerazı gelmektedir.

Kendi çalışmalarınızdan biraz bahseder misiniz?

2020’nin Kasım ayında “Journal of Molecular Graphics and Modelling” isimli dergide yayımlanan ve Elsevier Yayınevi’nin “Halk Sağlığı Acil Durum Koleksiyonu”na dahil edilen makalemizde klinik onay almış yedi binden fazla molekülü ileri kombine yöntemlerle sanal ortamda taradık ve ACE2’nin SARS-CoV-2 ile etkileşimini engelleyebilecek nitelikte sekiz farklı ilaç bulduk. Bu ilaçlar kendi başlarına COVID-19’a karşı yürüttüğümüz bu savaşta bize fayda sağlayabilecekleri gibi kimyasal modifikasyonlarla yeni ve daha etkili moleküllerin keşfinde de kullanılabilirler. Makalemiz Kuzey Kıbrıs menşeli en çok atıf alan orijinal araştırma makalesi olurken, hipotezimizin bilim camiasında kabul görmesi bizi oldukça memnun etti. 

Piyasada var olan ilaçları taramanın avantajı nedir?

Siz de takdir edersiniz ki küresel bir salgınla boğuşurken zaman bizim için çok kıymetli hale gelmektedir. Sıfırdan tasarlanan bir ilacın piyasaya sürülmesi günümüz şartlarında ortalama on sene sürmektedir. Son yıllarda yükselişe geçen ve “ilaçların yeniden konumlandırılması” diye tabir edilen bir yaklaşım sayesinde bu süre önemli ölçüde kısaltılabilmektedir. Söz konusu yaklaşımın altında başka bir endikasyon için hâlihazırda güvenle kullanılan bir ilacın yeni bir amaca ―mesela burada olduğu gibi SARS-CoV-2 enfeksiyonunun önlenmesine― hizmet edecek şekilde tekrar ele alınması ilkesi yatmaktadır. Biz de bu yaklaşımı benimsedik ve ACE2 reseptörünü kendimize terapötik hedef olarak belirledik.

Sizce önümüzdeki dönemde yapılması gerekenler nelerdir?

Bizim ve diğer araştırma gruplarının önerdiği ilaçların etkinlikleri hücre kültürü ve/veya hayvan deneyleri ile test edilmeli ve testlerde en iyi sonuç veren ilaç ya da ilaçlar hızlıca hasta başı tedavi hizmetiyle buluşturulmalıdır. Bunun yanında küresel ölçekte yayılım gösteren ve endişe uyandıran varyantlara karşı etkili olabilecek yeni aşılar hazırlanmalı ve bireylere üçüncü ve gerekirse dördüncü doz olarak bu aşılar uygulanmalıdır. Ayrıca en az bu saydıklarım kadar önemli olan bir başka husus da bireylerin maske‒mesafe‒hijyen kuralına harfiyen uymaları gerektiğidir. Virüsün insanlar arasındaki dolaşımını asgari düzeye indirmek, yeni ve daha tehlikeli varyantların ortaya çıkma hızını da yavaşlatacaktır.