Medya Siyaset İlişkileri Paneli GAÜ’de Başladı

Haberler

GAÜ'DEN

Medya Siyaset İlişkileri Paneli GAÜ’de Başladı

Girne Amerikan Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından düzenlenen “Türkiye ve KKTC’de Medya Siyaset İlişkileri” konulu panele Türk medyasından bazı gazeteciler ve akademisyenler yanında Kuzey Kıbrıs medyasına yön veren gazeteciler ve kanaat önderleri konuşmacı olarak katıldı.

“Türkiye ve KKTC’de Medya Siyaset İlişkileri” konulu panelin açılış oturumunda İLAD 2. Başkanı öğretim görevlisi Prof. Dr. Aysel Aziz’in moderatörlüğünde KKTC Yayın Yüksek Kurulu Başkanı Olgun Üstün, İletişim Araştırmaları Derneği (İLAD) Başkanı Dr. Hıfzı Topuz, Havadis Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve Başyazarı Başaran Düzgün, gazeteci yazar Doç. Dr. Mehmet Hasgüler ile Cumhuriyet gazetesi yazarı Ali Sirmen konuşmacı olarak katıldı.

Girne Amerikan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yıldırım Öner ile İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şermin Tekinalp’in açılış konuşmaları ile başlayan panele Kuzey Kıbrıs medyası ve İletişim fakültesi öğrencileri yoğun ilgi gösterdi.
Öner: “Demokrasi ve Toplum Gelişiminde Medyanın Rolü Büyük”

Girne Amerikan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yıldırım Öner panelin açılışında yaptığı konuşmada toplumların ve demokrasilerinin gelişiminde medyanın önemine dikkat çekerek Girne Amerikan Üniversitesinin olarak medyanın gelişimi yanında İletişim Fakültesi öğrencilerinin gelişimine önemli katkılar yapacak panele konuşmacı olarak katılan Türk ve KKTC medyasının kanaat önderleri ile Girne Amerikan Üniversitesi Kıbrıs Yerleşkesi Girne Kampüsünde birarada bulunmaktan gurur duyduğunu ifade etti. Yeni nesil çoğu gazetecilerin araştırmadan yazdığına da dikkat çeken Prof. Dr. Öner, panele konuşmacı olarak katılan tüm gazeteci ve akademsiyenlere teşekkür etti.
Dr. Hıfzı TOPUZ: “Türkiyede Basın Tarihi, gazeteciye yapılan işkencenin tarihidir.”

İletişim Araştırmaları Derneği (İLAD) Başkanı Dr. Hıfzı Topuz panelde yaptığı konuşmada “Türkiye de zaten basın tarihi, basına, gazetecilere yapılan işkencelerin tarihidir. Basın tarihi dediğimiz zaman gazetelerin ve gazetecilerin işkence tarihi, hapiste geçen zamanları demek. Anlatılacak çok şey var. Ama kitaplara baktığım zaman her dönemde ağırlık işkencede ve iktidarın basını susturmaya çalışmasında . 1858 de tanzimatta, saltanatı yada devleti eleştiren yada onunla ilgili yazıları yazmnın yasak olduğu, bu konuda yazılan yazıların ve kitapların yakıldığı yok edildiği zamanlar bunlar. İşte bizim basın tarihimiz böle başlıor. Gazeteci adaba aykırı yayın yapamaz, mizah yapamaz deniliyor. Padişahla ilgili yazı yasak. Hükümdarların kilişilkleriyle ilgili yazı yazmak yasak. Her şey yasak. 1867 de basına özgürlük yasak. Asayişle ilgili yazı yazmak yasak; akla ne gelirse yasak. Sonra sansür başladı zaten. Meşrutiyette basına söylenmedik sey kalmıor. Hükümdarlardan 5. Murat hasta, hastayla alakalı şeyler yasak, hasta adam demek yasak. Herşeye ama herşeye sansür yapılıor . 2. Mesrutiytte yine öyle dua eden adamı bile yazdığınızda resmini çektğinizde o bile yasak. İşte bizim basın tarihimiz yasaklarla zorlu süreçlerle, sansürlerle gecmiştir” dedi.
Olgun ÜSTÜN : “1997 yılından bu güne kadar 30 televizyon ve 43 adet de radyo ya lisans vermiştir.”

KKTC Yayın Yüksek Kurulu Başkanı Olgun Üstün ise panelde yaptığı konuşmada “KKTC, devletimizin adı bu. Ancak işitsel ve görsel medyanın bizlerle haşır neşir olduğu döneme gelince 1960 öncesi ve sonrası 1963 sonrası ve 97 sonrası. 60 öncesi neden diyorum ? Çünkü 60 öncesi İngiliz yönetimi var, bir mücadelemiz vardı. Toplumsal çatışmlar vardı ve 1955 yılları İngiliz yönetimi radyo yayını yapıyordu. Kendi istediklerini ve politikalarını yaymak için ingilizce radyo yayını yapıyordu. Yönetim İngiliz, yaşayan halk ise Rum ve Türk . Biraz Rumca biraz Tükçe yayınlarla halk radyodan bilgi alyordu. 1958 yıllarında hayatımıza siyah beyaz televizyon yayınları girdi. Haberleri ve yorumları İngiliz yönetimi nin çizdiği politikalarla yayınlar oldu. Türklere ve Rumlara ayrılan saatler vardı ve orada Türkçe ve Rumca yayınlar yapılıyodu. 1960 yılından sonra Cumhuriyet devrimi oldu ve Kıbrıs Cumhuriyeti oluştu. O devirde de her toplumun kedine özgü hem radyo hem TV yayını vardı. Toplumlar arası kavgaların çatışmaların olduğu zamana kadar. O günden sonra 1963 yılı itibari ile Bayrak Radyosu devreye girdi. Bayrak radyosu ile Türklere özellikle çatışmalar, Türk politikaları, Türkiye’nin politikaları, yaşanan olaylar, dışarıda söylenen sözler halkımıza Bayrak radyo tarafından iletildi. Taki 1974’e kadar. Tek ses, tek yönlendirme Bayrak Radyosuydu. Başka seslerde başka görüntülerde bekleniyordu. Bu yüzden de Yayın yüksek kurulu yasası 1974 de oluşturuldu. 1997 yılından bu güne kadar 30 televizyon ve 43 adet de radyo ya lisans vermiştir. Yani Yayın ayüksek akurulu siz radyo yayını, siz TV yayını yapabilirsiniz demiştir. Bugün uyduda 14 tane TV yayınımız var bunun 8 tanesi genel içerikli, 3 tanesi yayına çıkmayı bekliyor, 3 tanesi ise tematik. Üniversitelerimizin de GAÜ ‘nün oldugu gibi yayınları var. Bununla da yetinmiyoruz ve bu küçücük adada yayında 38 adet radyoda bulunmaktadır” dedi.
Ali Sirmen : “Basın Özgürlüğü Çok Önemli”

Cumhuriyet Gazetesi yazarı Ali Sirmen konuşmasında “Geçen gün televizyon programına gittim ve şu soruyu sordum “Hala sizin programınıza izin veriliyorlar mı ? Baktım sunucu yanlış anladı bende hemen soruma söyle devam ettim . Geçenlerde bana da söyle sordular, “ Seni hala içeri almadılr mı ? “. Bu sorularla karşılastığımız zaman insan kendini kompleksli hissediyor. “ Niye beni de içeri almıyolar diye? “. Basınımızın şu anki durumu işte bu. Basın üzerinde çeşitli sıkıntılr var. Basın özgürlüğü, yalnızca siyasi iktidara karşı kısıtlı özgürlük anlamında değil, halbuki birde ekonomik iktidara karsı özgürlük isteği var ama genelde bunlar tartışılmaz genelde tartıştığımız konu , basının siyasi iktadara karsı özgürlüğüdür çünkü bu kapitalist sistemde ekonomik iktidara karşı bağlılığı zaten kabul edilmiş bir durumdur ki sorgulanamaz. Demokrasi dediğimiz olay varsayıma dayanmıştır. O varsayımda şudur: insanlar kendisi için en yararlı olanı yapma yetisine sahiptir. Yani bu varsayıma dayanarak , insanların ne olup bittiğinden haberdar olması lazım , tabi birde okuduklarını anlamak için belli bir eğitime sahip olması lazım .Bu durumda da basın özgürlüğü çok önemli. Basın özgürlüğü olmazsa insanlar ne anlayacak ve nasıl neyin doğru olup olmadığına karar verecek “ dedi.
Başaran Düzgün : “Medya Patronları Tehdit Ediliyor”

Havadis Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve Başyazarı Başaran Düzgün ise panelde medya özgürlüğünün altını çizerek konuşmasında “Türkiyenin sorunları bizim sorunlarımız. Türkiyenin kendi çocuklarına sahip çıkmadı. Kendi çocuklarını öldüre öldüre büyüttü, eze eze büyüttü. KKTC ‘de etkindi. Örneğin Lefkoşa da bir kunduracı ayakkabı dikerken sırtından bıcaklanıyor sonra tekrar iyileşiyor sonra kursuna dizilior. Cumhuriyet gazetesi özenerek kaleme almış.

Kıbrs Türkü ve basını cok zorlu bir süreçten geçti . Dönemin noktası 1974 oldu. Basınımız ne olcak dedik Olgun Üstün bizler için anlattı. Türkiyede darbe yapanlar burada da fiilen uğraştılar. Sansür yasası nedeniyle her şey eksik yada hiç yapılamadı. Medya patronları tehdit ediliyor. Sorun daha cok demokrasi daha çok özgürlük ve bizi önden kısıtlayan, engelleyenlerden dolayı bu halkın hizmet verememesidir ” dedi.
Doç. Dr. Mehmet Hasgüler: “Türkiye ile ilgili doğru haber yapıyormu ki, KKTC ile ilgili doğru haber yapılsın”

Öğretim görevlisi-yazar Doç. Dr. Mehmet Hasgüler ise panlede yaptığı konuşmada “Bir okur olarak meseleye bakmak isterim. Bu konuşmlarla ilgli tabiki yazılarım var. 3 örnekten yola çıkalım istiyorum. KKTC de PKK eğitimi diye bir haber Milliyet gazetesinin yaptığı bir haber bu. Yaptıklarına akıl sır ermiyor! Söyledikleri yer Türk Silahlı Kuvvetlerinin bulunduğu bir yer. Nasıl olur da TSK’nın bulunduğu yerde PKK’lılar yetişir, aklım ermiyor. Bu haberler üniversitelere, öğrencilere ve KKTC’ye zarar veriyor. Bu tip haberleri hazırlayan kişilerin işlerine son verilmesi lazım. 2. Olarak bu ülkede yıllardır kamu haberciliği vardır. Amerikanın Rum basından aldığı haberlerle bize hep 2. sayfa dikteleri var. Başka bir yapılandırma görüyoruz Güney de normal koşullarda Kıbrıslı Türk olarak Rum basının da bir-iki kişi hariç hiç kimse konuşamaz. Bunu da çözemiyoruz. Kişiselleştirmeler var. 3. Sü Türk basını KKTC ile ilgili doğru araştırma yeteneğini kaybetmiş. Türkiye ile ilgili doğru haber yapıyormu ki, KKTC ile ilgili doğru haber yapılsın” dedi.

“Türkiye ve KKTC’de Medya Siyaset İlişkileri” konulu panelin açılış oturumu panelin izleyenlerin soruları ile sona ererken panel sonunda konuşmacılara Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ) Rektörü Prof. Dr. Yıldırım Öner ve GAÜ İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şermin Tekinalp tarafından teşekkür plaketi verildi.