PROF. DR. ÇETİNER; “FİZİKSEL YADA MANEVİ; SİZİ YARALAYAN HERŞEY ŞİDDETTİR”

Haberler

GAÜ'DEN

PROF. DR. ÇETİNER; “FİZİKSEL YADA MANEVİ; SİZİ YARALAYAN HERŞEY ŞİDDETTİR”

PROF. DR. ÇETİNER: “ŞİDDET KLASİK YAPTIRIMLAR İLE ÖNLENEBİLECEK BİRŞEY DEĞİL, ŞİDDETTE YÖNELEN KİŞİLERİN, TEDAVİ VE REHABİLİTE EDİLMESİ GEREKİR” GAÜ HUKUK FAKÜLTESİ AKADEMİSYENİ PROF. DR. SELMA ÇETİNER, 25 KASIM KADINA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI ULUSLARARASI MÜCADELE GÜNÜ İLE İLGİLİ AÇIKLAMADA BULUNDU

Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ) Hukuk Fakültesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Selma Çetiner, 25 Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü dolayısıyla açıklamada bulundu.

 
Prof Dr. Selma Çetiner açıklamasında, yeni yasanın sadece aile içi değil, tek başına yaşayan kadınlara karşı uygulanan şiddeti kapsadığını ve aile mahkemesi tarafından tedbirler alındığını söyledi. Çetiner, bu yasaya yönelik verdiği örnekte, tek başına yaşayan bir kadının, psikolojik sorunları olan bir komşusu tarafından rahatsız edilmesi ve kapısının kırılmasına kadar giden olay sonrasında, aile mahkemesinin şiddet uygulayan komşuya yönelik uzaklaştırma cezası verdiğini söyledi. Kadına yönelik şiddetin ister aile içi, ister dışarıdan gelsin, 2012’de gelen yasanın ardından, uygulanan tedbirlerin aynı olduğunu ifade eden Çetiner, yasaya göre şiddetin yalnızca fiziksel olarak değil, cinsel, ekonomik ve psikolojik olarak ta değerlendirildiğini söyledi. Prof. Dr. Çetiner açıklamasının devamında ise şunları söyledi;

 
“Mesela; çalışmayan eşinize para vermemeniz, veya çalışıyorsa bile elinden parasını almanız da şiddet uygulamaya giriyor. Ben hakimlik yaparken bunun örneğini görmüştüm. Bir kadın, öğretmen olmasına rağmen, boşanma davasını açmak için harcı yatıramadığını, çünkü eşinin hiç para vermeyip parasını da elinden aldığını görmüştük. Bu da bir şiddet. Manevi şiddet de olabilir, eşinizle hiç konuşmama, yaptığı yemekleri yememe gibi. Fiziksel yada manevi sizi yaralayan herşey şiddettir. En çok şiddet mağduru olan illerden birisi de İzmir. İzmir diğer illere nazaran daha medeni bir şehir olmasına rağmen, bunun farkındalıkla ilgili olduğunu düşünüyoruz. Yani İzmir`de şiddet olayları diğer yerlerden daha fazla değil, ama farkındalık fazla. Bu nedenle başlarına böyle birşey geldiğinde aile bireyleri veya kadın hemen dava edebiliyor. Eğitim seviyesi düşük olan illerde, aile yapısı kapalı olan yerlerde şikayetler daha az.

Ben şiddet olaylarını; televizyondaki dizilerin ve şiddet içerikli filmlerin de tetiklediğini düşünüyorum. Beklide, medyaya yansımayan şeyler yansımaya başladığında insanların daha kolay şikayet ettiğinden bu artışı gözlüyor olabiliriz. Önceki yasada, eski eşleri aileden saymadığı için, en çok da şiddetin eski eşlerin veya ayrılmak istenildiğinde yaşanmıştır. Bazen de ruhsal sağlığı yerinde olmadığı için bu tarz olaylar olabiliyor. Bunda kadın yada erkek farketmiyor. Bazen de maalesef eşinden intikam almak için gerçekte böyle birşey olmamasına rağmen şikayet edenler de olabiliyor. Ben aile hakimi arkadaşımdan dinlemiştim, böyle bir tedbir kararı vermiş. Ama kadının bir titizlik hastalığı olduğu, o nedenle eşini evine sokmak istemediği için şikayet ettiğini, kadının kendi bacaklarını dahi klorakla yıkayarak yara haline getirdiğini görmüştük.

 
Bizim yaşadığımız çevre daha haklarını bilen bir kesim. Diğer illerde ki durum için bakanlığın istatistiklerine bakmak lazım. Bu konuda bakanlığa çok iş düşüyor. Kesimlere yönelik konferanslar düzenleyerek, çalıştaylar düzenleyerek bu farkındalığın oluşturulması gerekir. Kamu spotlarında belki duyuru yapılabilir. Kadın sığınma evleri de var ancak, bunun da çok yeterli olduğunu düşünmüyorum. Bu gizlilik her zaman sağlanamıyor ve sağlanması da çok zor.

Ben şiddet uygulayan insanların sorunları olduğunu düşünüyorum. Bunun için de rehabilite merkezleriyle, aile mahkemelerinin çok iç içe olması gerektiğini düşünüyorum. Benim yakınlarımda da oldu, bize temizliğe gelen kadının eşi burnunu kırdı ve onu hapse atıyorsunuz. O daha çok bilenerek çıkıyor hapisten. Çünkü rehabilite etmediğinizde beni şikayet ettin diyerek daha çok sinirleniyor. Bu klasik yaptırımlarla önlenebilecek birşey değil. Tedavi edilmesi gerekiyor diye düşünüyorum.