Haberler
GAÜ'DEN

"TÜRKİYE TÜRKÇESİ" ÖĞRETİMİ SEMPOZYUMU, GAÜ'DE BAŞLADI
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde son yılların en önemli akademik etkinliklerinden biri olan ve Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ) himayesinde gerçekleşen, "1'inci Uluslararası Türkiye Türkçesi Öğretimi Sempozyumu" GAÜ Spectrum Uluslararası Kongre Merkezi’nde yapılan açılış törenin ardından başladı.
Açılış törenine; Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü (TKAE) Başkanı Prof.Dr. Ahmet Bican Ercilasun, GAÜ Kurucu Rektörü ve KKTC Cumhuriyet Meclisi Demokrat Parti Milletvekili Serhat Akpınar, GAÜ Rektörü Prof. Dr. Serdar Yurtsever, GAÜ Rektör Yard. Prof. Dr. Tülin Bodamyalı, GAÜ Rektör Yard. ve Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Oya Ertuğruloğlu, Gazi Üniversitesi Rektör Danışmanı Prof. Dr. Selami Candan, Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. İsmet Çetin, TÜRKSOY (Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı) Genel Sekreter Yard. Sayit Yusuf, Yunus Emre Enstitüsü Lefkoşa Şubesi Müdürü Abdullah Aktaş, GAÜ Genel Sekreteri Aylin Ayhan, GAÜ Rektör Danışmanı Celal Sakka başta olmak üzere; Yurt dışından gelen misafir akademisyenler, Girne Amerikan Üniversitesi’nin (GAÜ) çeşitli fakültelerinin dekanları ve akademik-idari kadrosu yanında öğrenciler de katıldı.
Girne Amerikan Üniversitesi Kurumsal İletişim Daire Başkanlığı’nca da takip edilen açılış töreni; Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın ardından ev sahibi GAÜ Eğitim Fakültesi adına; Rahatsızlığı nedeniyle açılış törenine katılamayan GAÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Umay Türkeş’in yazılı mesajının okunmasıyla resmi olarak başladı.
PROF. DR. TÜRKEŞ
Sempozyuma ev sahipliği yapan, GAÜ Eğitim Fakültesi Dekan Yardımcısı Dr. Süleyman Aksu tarafından okunan, Prof. Dr. Umay Türkeş’in kaleme aldığı selamlama mesajı, şu ifadelerden oluştu; “Dede Korkud Kitabı, Türk kültürünü anlamakta ve çözümlemekte çok değerli bir el kitabıdır. Her hikayede, Türk kültürünün ve toplumun devamlılığı ile hayati önem arz eden bir sorun ele alınmıştır. Ele alınan bu sorunlar hem kurgulanmış, hem de çözüme kavuşturulmuştur. Mesela; Boğaç’ın hikayesinde toplum nüfus artışı için uyarılmak istenmiştir. Bu sebeple, Bayırdır Han Köyü’ndeki protokol oturma düzeni, çocuk varlığı üzerine ayarlanmıştır. Türkler, tarihleri boyunca Araplar, Çinliler, Hintliler gibi çabuk çoğalan milletlerden olmamıştır. Dede Korkud hikayelerinin ilkinin de, bu konuda olması dikkat çekicidir. Ayrıca, bu hikayede; Anlatılanlar arasında, bazı erkeklerin babalık sorumluluğuna sahip olmaması gibi bir durumun, toplumun sağlıklı gelişmesine engel olabileceği yönünde uyarılar da vardır. İç Oğuz, Dış Oğuz ve isyanların yer aldığı bu hikayede; Tarihimizde bugün de olan kavga ve savaşlara neden olan iletişimsizlik de vardır. Yıkım anlatılmış, ancak bir çözüme ulaşılamamıştır. İç Oğuz, Dış Oğuz’u her zaman dışlamış, buna karşın Dış Oğuzlar da buna karşılık vermişlerdir. Maalesef, akrabalıklar gözden düşmüş, düşmanlıklar karşılıklı artırılmıştır. Bugün, burada yapılacak olan 1’inci Türkçe Öğretimi Sempozyumunda, sağlıklı iletişim kurmanın önemini bu noktada hatırlatmak istiyorum. Türk dünyasının en önemli meselelerinden birinin, iletişimsizlik olduğunu bilerek, Türkiye Türkçesi’ni öğretirken de ayrı bir başlıkta çalışma yapılmasının faydalı olacağını düşünüyorum.”
PROF. DR. YURTSEVER
Girne Amerikan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Serdar Yurtsever, sempozyuma ev sahipliği yapmaktan onur duyulduğunu belirterek başladığı konuşmasında şunları vurguladı:
”Türk dünyası; Adriyatikten, Çin Seddi’ne uzanan, kalbi aynı ritmde atan, türküleri birbirine benzer, masalları birbirine kardeş olan büyük ve kadim bir medeniyettir. Bu ailenin ve medeniyetinin mayası da dildir. Farklı lehçeler, ağızlar ve tarihsel kırılmalar ve de sınırlar bizi çeşitli kılmıştır.Ancak bizi, birbirimize bağlayan en güçlü unsur; Ortak dilimiz ve kültürümüzdür. Farklı coğrafyalarda farklı lehçelerde konuşsak ta; Hepimizin yüreğinde aynı cümle yükselir: 'Ben Türk’üm, dilim yüreğimdir.' Gazi Mustafa Kemal Atatürk; ‘Türk demek, dil demektir. Milliyetin çok temel belirtisi dildir. Türk’üm, Türk Milleti’ndenim diyen insan, her şeyden önce mutlaka Türkçe konuşmalıdır.’ derken; Aslında, dilin sadece bir iletişim aracı değil, bir milletin ruhu ve hafızası, bir milletin geleceği olduğunu vurgulamıştır. İşte, biz bugün bu bilincin taşıyıcısı olmaya, Türkiye Türkçe’sini ortak paydada buluşturan, güçlü bir dil köprüsü oluşturmaya kararlıyız. Bu amaçla bir fikir birliği oluşturmak ve çözümler üretmek amacıyla toplandık, biraraya geldik. Bu, sadece akademik bir buluşma değil, bir milletin kendi içindeki kardeşleri ile bir adım daha kucaklaşmasıdır. Aramızda bulunmasından onur duyduğumuz; Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun hocamızın bir sözü kulaklarımızda çınlamalıdır! ‘Bir milletin dili, onun ebediliğidir.’ İşte biz de bu ebediliği sağlamak adına, ortak bir dil zemini inşa etmeye çalışıyoruz. Biliyoruz ki; Bir milletin dili yanlızca geçmişin değil, geleceğin de harcıdır. Bu harcı da yoğuracak olan bizleriz. Akademisyenler, öğretmenler, kültür elçileri ve gönüllülerdir. İsmail Gaspıralı’nın o tarihi çağrısı bugün de yankılanıyor: ‘Dilde, fikirde, işte; birlik’…bu birliği kuracak olan biziz. Bugün burada toplanan iradedir. Bizler, bu birliğe inanalar olarak; Türk dünyasının dört bir yanında yaşayan gençlerin ortak bir Türkçe ile birbirlerini anlayabileceği bir gelecek hayal ediyoruz. Bu gelecek, bugünden başlıyor. Türkiye Türkçe’si sadece Anadolu’nun değil; Balkanlar’dan, Kafkasya’ya, Uzak Doğu setlerine kadar, Türk soylu halkların sesi, ortak hikayesidir. Yaygınlaştırmak, öğretmek ve sevdirmek aynı zamanda bir kültür seferberliğidir. Kıbrıs Türk Halkı olarak bizler; Yüzyıllardır bu Ada’da Türkçe’nin onur bayrağını dalgalandırıyoruz. Şimdi, bu bayrağı Türk dünyasının dört bir yanına taşımanın zamanıdır. Kıbrıs Adası’nda Türk kimliğini ve kültürünü yaşatmak bizim için bir zorunluluktan öte; bir var’oluş meselesidir. Bu topraklarda düzenlenen bu sempozyum, Türk dünyasına bir çağrıdır: Gelin, dilde birleşelim. Geleceğimizi birlikte yazalım.” Rektör Prof. Dr. Yurtsever konuşmasını Kaşgarlı Mahmud’un “Türk dilini iyi öğrenin. Çünkü, o göğün dilidir” sözlerini alıntılayarak; “Haydi, göğün diliyle birleşelim!
Haydi, dilde kardeşliği büyütelim! Gelin, dilde bir olalım, geleceği birlikte yazalım!" dizelerini farklı Türk lehçeleri ile telaffuz ederek tamamladı.
AKPINAR
GAÜ Kurucu Rektörü ve Cumhuriyet Meclisi Demokrat Parti Girne Milletvekili Serhat Akpınar ise; Sempozyumun yalnızca, kelimelerde kurulan iletişimsel zorluklara çözüm üretme amacını taşımadığını, aynı zamanda; Türk dünyasının kimliğini, değerlerini geleceğe taşımakla eş anlamlı olduğunu vurgulayarak başladığı konuşmasını; “Konumuz ortak iletişim dili olarak; Türkiye Türkçesinin rolü ve kültürel hafızamızın taşıyıcısı olması ile sınırlanmıyor. Aynı zamanda, bir kimlik koruma ve geliştirme yolu olması özelliği ile kök ve birleştirici değerlerimizi de gözler önüne seriyor. Kıbrıs'tan, Azerbaycan'a, Balkanlardan Orta Asya'ya kadar uzanan geniş bir yelpazede, Türk soylu tüm devletler ve topluluklar için; Türkiye Türkçesi'nin birleştirici gücü, sadece teknik bir kolaylık değil, kültürel, tarihsel ve duygusal bir ortaklıktır. Ortak akıl, ortak duyguyu ve ortak hedefleri mümkün kılan Türkiye Türkçesi'nin varlığıyla; Aramızdaki farklı lehçe ve ağız zenginliklerinin de yok sayılmadan, daha sağlıklı bir iletişim ortamının temeli muhakkak atılacaktır. Ancak, şunu da özellikle sizler huzurunda vurgulamak istiyorum. Daha sağlıklı bir iletişim ortamının temelini, dil birliği oluştururken, muhakkak ki; Eğitim birliğinin önemi de yadsınmamalıdır. Kıbrıs Türk ağzı da, bu zenginliğin çok kıymetli bir parçasıdır. Kendine özgü kelimeleri ve tarihsel zenginliğiyle sadece bir tarz değil, bir halk hafızasıdır. “N'apan” derken, günün sıcaklığını ve neşesini duyumsadığımız, bizi birbirimize daha da yaklaştıran çocukluğumun 'sokak seslerinde' yorgunluklarımızı azaltır, muhabbetli kılarız. Tüm Türk lehçe ve ağızlarının bu hassas özelliklerinin, korunduğu bir zeminde birbirimizi anlayabilmek; Geleceği birlikte inşaa edebilmek içindir.
Bu anlamda; Türkiye Türkçesinin öğretimini ve ortak kullanımını teşvik etmek, tüm Türk lehçelerinin, ağızlarının yaşamasını, değer görmesini ve kuşaktan kuşağa aktarılmasını da garanti altına almış olacaktır. Sempozyumun; Birlikte üretmemize ve birlikte konuşmamıza vesile olmasını diliyorum.” değerlendirmesi ile tamamladı.
PROF. DR. CANDAN
Kurucu Rektör ve DP Milletvekili Serhat Akpınar'ın konuşmasının ardından kürsüye gelen; Sempozyum paydaşı, Gazi Üniversitesi'nin Rektör Danışmanı Prof. Dr. Selami Candan da; “Bizi, Türkiye Türkçesi öğretimi, Türk edebi eserleri ve ortak Türk alfabesine yönelik çeşitli kolları, farklı yönlerde genel olarak tartışmak üzere bir araya getiren sempozyumumuzda; Konuşacağımız, tartışacağımız konular sadece, bir iletişim aracı veya yönteminin değil, ortak hafızanın, düşüncenin ve kimliğin de içinde yer aldığı, çok katmanlı ve işlevsel bir sürecin varlığıdır. Bu bağlamda, aynı zamanda sistemli ve bilimsel planlı bir eğitim sürecini de ifade etmektedir. Bu noktada, Türkçe'nin korunması yaşatılması ve aktarılması yalnızca bireysel değil, kurumsal ve toplumsal bir çabayı da gerektirmektedir. Farklı ülkelerde ve çok dilli katmanlarda,yaklaşık olarak; 6 buçuk milyon Türk yerleşimci yanında, yine 900 bine yakın Türk öğrenci yurt dışında bulunmaktadır. Dilin ve kültürün korunması, aidiyet anlamında daha da hassas olarak ele alınmalıdır. Sempozyumlarda alınan karar ve çözüm önerilerinin ışığında, disiplinler arası uyum ve hareket birliğiyle; Üniversiteler ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından da oluşturulan öğretim programları desteği ile Türkçe dersleri ve 'Türkiye Türkçesi' öğretimine yönelik bütünlüklü içerikler ile birlikte, öğretici niteliklerinin de geliştirilmesi, Türkçe'nin gelecek kuşaklara daha güçlü bir şekilde aktarılmasına hizmet edecektir.” sözleriyle katılımcılara seslendi.
SAYİT YUSUF
Açılış töreninin bir diğer konuşmacısı olan; Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY) Genel Sekreter Yardımcısı Sayit Yusuf, tüm dünyada sayı olarak; 250 ila 300 milyon Türk olduğu verisinin gerçeği yansıtmadığını kaydederek, Türkçe konuşmayan Türk soyluların, bu sayıya dahil olmadığını belirtti. Yusuf; “İki bin yıllık, çok sayıda cihan devleti kurmuş bir millet ve medeniyet için bu rakam yanlış bir varsayımdır. Üniversitelerimizin, eğitim kurumlarımızın, sivil toplum kuruluşlarımızın öğretim programları, gayretleri ve özellikle televizyonlarımız üzerinden Türkçe, dünyada Türk kökenli olmayanlar arasında da hızlı yayılıyor. Türkçe, sevilen bir dil olduğu için öğrenilmeye çalışılıyor. Türkçe'den mahrum kalmış, bu ailenin içerisinde 'kendimi göremiyorum diyen veya gösteremeyen' gerek soydaşlarımıza, gerekse de dilimizi öğrenmek isteyenlere ulaşmaya çalışıyoruz. Kıbrıs'ımız, Kıbrıs Türkü soydaşlarımız; Türk dünyasında çok önemlidir. Güncel ve uluslararası siyasetin olumsuz yansımaları, kadim geçmişe ve ortak geleceğimize gölge düşürmeyecek kadar köklü ve yüksek kültür değerlerine sahiptir.” dedi.
PROF. DR. ÇETİN
GAÜ'nün ev sahipliğinde "1'inci Uluslararası Türkiye Türkçesi Öğretimi Sempozyumu" Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. İsmet Çetin'in konuşması ise, etkinliğe destek veren kişi ve kurumlara öncelikli olarak teşekkür dileğini iletmesiyle başladı. Prof. Dr. Çetin, özetle; Ortak ülküsüyle, bir arada yaşama iradesine sahip olan ve “biz” bilinci ile birbirine bağlanmalarını da sağlamış toplumun, millet vasfı kazanabilmesine ilişkin önermeyi paylaşarak; Yaklaşık 9 bin yıllık bir varlığı içeren Türk medeniyetinin, günümüzde yaklaşık olarak en az 270 milyon Türk ile temsil bulduğunu vurguladı. Çetin,”Ziya Gökalp'in: 'Birkaç dil yok Tûran'da,Tek dilli bir kümeyiz. Tûran'ın bir ili var. Ve yalnız bir dili var. Başka dil var diyenin, Başka bir emeli var. Türklüğün vicdânı bir, Dîni bir, vatanı bir; Fakat hepsi ayrılır Olmazsa lisânı bir.' dizeleri bize geleceği kurgulamak için ihtiyaç duyduğumuz en önemli mirası anlatır." ifadelerini kullandı.
PROF. DR. AHMET BİCAN ERCİLASUN
Dil bilimci, Türkolog ve yazar; Günümüzde Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Başkanı, Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, sempozyum açılış töreninin son konuşmacısı olarak alkışlar arasında kürsüye çıktı. Prof. Dr. Ercilasun, “Ne mutlu ki; Türk'üz. Ne mutlu bize ki; Mustafa Kemal Atatürk gibi bir kurucu öndere sahibiz ve onun dediği gibi; 'Ne mutlu Türküm...' diyoruz. Tabii, bu Türk kelimesi, Türkçe kelimesi, cumhuriyet ile ortaya çıkmadı. Atatürk sayesinde, cumhuriyet ile pekişti.
Türkçe'nin öğretimini, öğretim ile ilgili ilk kitabı, 11'inci yüzyılda Kaşgarlı Mahmud yazdı. 'Divan-ı Lugat-i Türk' diye bir kitap yazmıştır, yani; Türk lehçelerinin divanı. Bu kitabı özellikle; O zamanlarda daha geniş bir kitle tarafından konuşulan Arapça'ya karşın, Türkçe'yi anlatabilmek, tanıtabilmek için yazdı. Biliyoruz ki; yine o zamanlarda 'iki Türk birbiriyle karşılaşınca biri diğerine: 'Kimsen?' diyerek sesleniyordu. Diğeri de: 'Türkmen' yani Türk'üm diyerek karşılık veriyordu'. Tabii, Türkçe; Belki de kültürümüzün en önemli unsuru ama sadece dilimiz değil, Türk kültürünün başka unsurları da var. Kültürel ve mimari eserlerimiz, hikayelerimiz, masallarımız, müziklerimiz onlar da bizi birleştiriyor. Şu anda genel ağda, internette bizi birleştiren; Türk dilini, lehçelerini, ağızlarını, hepimiz duyabiliyoruz, anlamaya gayret ediyoruz. Yani teknoloji de bize yardım ediyor, tüm dünyadaki Türkler böylece birbirleriyle iletişim kurmaya çalışıyor. Kıbrıs Türkleri, Türkiye Türkleri, Azerbaycan Türkleri, İran Azeri Türkleri, Kırgız Türkleri ve hepimiz haberleşiyoruz. Kültür kodlarımızdan, belki de genetik kodlarımızdan gelen bir tepkime ile, şu anda dünyada Türkler sevgiyle ile birbirlerine yaklaşmaya çalışıyorlar. Bu daha önce de olmuştu ama farklıydı: Güçlü bir lider çıkmış ortaya, birleşmişler, şimdi sevgiyle birleşmeye çalışıyoruz, bu yeni bir şey. Uzun yıllar süren sabırlı bekleyişler ve gayret ile Türk Devletleri Teşkilatı'nı, Türksoy'u ve nicelerini kurduk. Örneğin; Astana'da güzel bir akademimiz var, Dolayısıyla, bunlar mutlaka güzel neticeler verecektir. Türkçe öğretimi; Zaten uzun yıllar önce, TÖMER ile başladı. Şimdi, bir çok üniversite bunun için doğal bir laboratuvar görevi yapıyor. Bunların yanında; Türksoy Teşkilatı, Yunus Emre Enstitüsü gibi kuruluşlarımız, dünyanın bir çok noktasında 'Türkiye Türkçesi'ni öğretiyorlar. Kurucu Rektörümüz Serhat beyin söylediği gibi: Güzel Kıbrıs'ımızda; 'N'apan' derler, yani nasılsın? ama aslında 'ne yaparsın?' dır. Kısaltmanın, geniş zaman olduğuna bakmayın, o 'şimdiki zaman' anlamındadır. Halk hikayelerimizi hatırlayın. İki kişi karşılaşınca; 'nereden gelir nereye gidersin? Yani bu aslında: 'Nereden geliyorsun? Nereye gidiyorsun? şimdiki zaman yerinedir.' Kıbrıs'ımızda, bu ağız eski özelliğini taşıdığı gibi o güzel damak 'nesi' ile de, tam biçimine de evriliyor. 'Ben da, sen da diyorlar, yabancıların etkisi mi?' soruları ortaya çıkıyor. Ama Kırgızistan'a gidersek, hiç bir yabancı etkisinin söz konusu olmadığı bu ülkede de; Kırgızistan'da da kelime bağının, sadece kalın biçimi olduğunu görüyoruz. Yani, aslında kalın biçimde olan Türkçe'dir. Dolayısıyla Kıbrıs Ağzı; Bizim doğru, çok güzel, renkli bir varlığımızdır. Tüm Türk lehçeleri, Türkçe'nin bütün kolları renkli varlıklarımızdır. Onlar, yaşamaya devam edecekler ama onlar yaşarken; Hepimizi birleştiren bir ortak iletişim dili olarak, zaten hayatın doğal akışı; Türkiye Türkçesini biraz öne çıkardı. 'Türkiye Türkçesi' diğer Türkler tarafından da öğrenilirse, Birleşmiş Milletler'in resmi dilleri arasına da girebilir. İnsan hayatı ve toplum hayatı, düz bir çizgi üzerinde gitmez. Bazı Türk cumhuriyetlerinin, Güney Kıbrıs'ta elçilik açmalarına şimdi, çok canımız sıkıldı.Türkler arasındaki gidiş istikameti, yukarıya doğrudur ama, kırılmalar olur arada. Biz, bizi gelecekte birleştirecek özden kopmadan gayret göstereceğiz, bu sempozyumun olumlu katkılarından biri de bu olacaktır.” sözleriyle Türk dünyasını selamladı.
Sempozyumun açılış töreninde konuşmaların bitiminde, teşekkür plaket takdimi sonrası; Birinci günün ilk oturumuna geçildi. Prof. Dr. Fikret Türkmen'in başkanlığını yaptığı birinci oturumda; Prof. Dr. Ayşe İlker “Ortak İletişim Diline İdeolojik Bir Bakış”, Prof. Dr. İsmet Çetin “Ortak Türkçe'nin Teşekkülü ve Türkiye Türkçesi Öğretimine Stratejik Bir Bakış” ve Prof. Dr. Aygül Hacıyeva da “Avrupa'da Türkoloji Merkezleri ve Çağdaş Türkoloji'nin, Türkçe'nin Öğretilmesinde Temel Görevleri” başlıklarını taşıyan bildirilerini sundular.