YRD. DOÇ. DR. AKYAR, “MISIR KISSINGER'I HAKLI ÇIKARACAK MI?”

Haberler

GAÜ'DEN

YRD. DOÇ. DR. AKYAR, “MISIR KISSINGER'I HAKLI ÇIKARACAK MI?”


Girne Amerikan Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Uluslararası ilişkiler Öğretim Üyesi, GAÜ Uluslararası Diplomasi Okulu ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi Direktörü Yrd.Doç.Dr. M. Sadık AKYAR, Türkiye’nin Libya gündemi hakkında değerlendirmede bulundu.

Yrd.Doç.Dr. M. Sadık AKYAR değerlendirmesinde, Fransa’nın anlaşılmaz bir şekilde Türkiye karşıtı tavırlar sergilemeye başladığını belirterek, değerlendirmelerinin devamında şunları söyledi;

Libya’da gelinen aşamada BM’in meşru saydığı Serrac Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH)’nin Hafter güçlerine karşı başlattığı harekat momentum kazanmış ve halen UMH güçlerinin inisiyatifi altında devam etmektedir. Yapılan açıklamalara göre UMH’nin geçen yıl kaybettiği Sirte’yi tekrar ele geçirmek için büyük bir saldırı hazırlığı içinde olduğudur. UMH’nin bu başarısının altında  Türkiye’nin başta İHA/SİHA olmak üzere çeşitli konularda verdiği desteğin olduğu uluslararası çevrelerce bilinmektedir. UMH’nin kazandığı bu başarının hemen akabinde, Hafter tarafından ateşkes talebinde bulunulmuş, ancak söz konusu talep UMH tarafından kabul edilmemiştir. Ayrıca UMH’nin kazandığı bu başarı, Hafter güçlerini destekleyen Fransa, Mısır, BAE gibi ülkelerin de harekete geçmesine neden olmuştur. 

Fransa anlaşılmaz bir şekilde Türkiye karşıtlığında bulunarak Türkiye’nin bir Fransız gemisine taciz ve engellemede bulunduğunu iddia ederek konuyu NATO’ya götürmüş ve NATO tarafından da bir soruşturma açıldığı iddiası basında yer almıştır. Kanaatimizce soruşturma esnasında Fransa’ya sorulacak  bir sorunun “ BM Güvenlik Konseyi’nin daimi beş üyesinden birisi olarak Niçin? Libya’da BM’nin tanımadığı bir oluşuma destek verdiğinizi, BM tarafından meşru olarak tanınan bir hükümeti destekleyen başka bir  NATO üyesi ülke ile husumet yarattığınızı açıklayınız”   şeklinde olabilir. Maalesef zaten ülkenin bu duruma gelmesinde en büyük payın 2011’deki NATO operasyonuna öncülük eden Fransa olduğu güvenlik analistleri  tarafindan belirtilmektedir.

Libya’da tutumu ilginç olan diğer bir ülke de Rusya’dır. Çünkü Rusya Suriye’de Türkiye ile zaman zaman problem yaşasa da , genel olarak iyi ilişkiler içerisinde bulunmaktadır. Ancak Rusya Libya’da tamamen Türkiye’nin karşısında Hafter yanlısı bir politika izlemekte, Hafter güçlerine Wagner güvenlik şirketi aracılığıyla paralı asker, uçak, hava savunma sistemleri desteğinde bulunmaktadır. Rusya’nın Libya’da Suriye ile örtüşen tek politikasının, Suriye’de Esad’dan nasıl vazgeçmiyorsa, burada da  Hafter’den vazgeçmeyeceği yönündedir.

Mısır hafta sonu Devlet Bşk. Sisi’nin Libya sınırında bir askeri üste zırhlı birlikler ile yığınak yaptığı kareler, kriz yönetimi aşaması olarak, dünya medyasına servis edilmiştir. Hatta bu gösteri esnasında Sisi’nin “Sirte bizim kırmızı çizgimizdir” diyerek , Mısır ordusuna ülke dışında görev almaya hazır olması yönünde talimat verdiği de iddia edilmektedir.

Libya ile ilgili önemli bir gelişme   ise, Türkiye’nin Libya konusundaki  kararlılığına ve UMH hükümetine verdiği desteğin devam etmesidir.  Türkiye; geçtiğimiz günlerde bir ay arayla, Libya’ya olası bir müdahalenin provalarını deniz ve hava kuvvetleri unsurlarının katılımıyla gerçekleştirmiştir. Bu tatbikatların arkasından UMH’nin başarısından sonra bakanları ile Libya’ya çıkarma yapmış ve desteğini tekrar yinelemiştir. Zaten Mısır’ın bahsedilen kriz yönetim hamlesi, hemen bu açıklamanın arkasından gelmiştir. Libya’da Türkiye ve ABD tarafından yapılan ortak açıklama ile Libya’da işbirliği yapılarak beraber çalışılabileceği konusu ise, sıcak gündeme değişik bir boyut kazandırmıştır. 

Türkiye’nin Libya’da Astana benzeri bir mekanizma kurarak süreci hızlandırmak istediği yönünde iddialar mevcuttur. Ancak kanaatimizce Libya’da Astana benzeri bir süreç başarılı olmayabilir. Çünkü, Suriye örneğini incelediğimizde, Astana sürecinin başlangıçta iyi neticeler verdiğini, ancak süreç ilerlediğinde istenen etkiyi yaratamadığı aşikardır. Suriye’de gelinen aşama bize bunu teyit etmektedir.  Bu nedenle Libya’da BM’in UMH’ne verdiği destek göz önünde bulundurularak , BM odaklı bir çözümün Türkiye’nin politikaları ile örtüşebileceği ve Libya’daki sürece daha uygun olabileceği öngörülmektedir. Bize göre Türkiye, Libya’da BM odaklı bir çözüm için hangi ülkeler ile hareket edeceği konusuna yoğunlaşmalıdır. Bu konuda dikkat çeken ülkelerden birisi de İtalya’dır. Çünkü Libya’nın istikrarsızlığından dolayı, aynen Türkiye’nin Suriye’deki durumdan etkilendiği gibi İtalya’da sığınmacı akınına uğramıştır. 

Türkiye Libya’ya verdiği desteğin sadece askeri alanla sınırlı kalmayacağı, ülkenin tekrar inşasında da önemli rol almaya hazır olduğunun ip uçlarını vermişir. Afrika’nın deniz kıyısına sahip olan çoğu ülkesinin elektrik sorununa çözüm olan bir Türk şirketinin, elektrik üreten platformları Libya’ya doğru yönlendirilmiş ve böylece alt yapı eksikliğinden dolayı sıkça yaşanan elektrik kesilmelerini giderilmesi amaçlanmaktadır. Bu hamle Libya’da hayatın normalleşmesi için atılan adımlardan birisi olarak görülebilir. Ayrıca bu girişimin politik yansıması , Libya sorununa Türkiye’nin ve diğer ülkelerin bakışının karşılaştırılması bakımından da önemlidir.

Peki Mısır’ın Libya’ya olası bir müdahalesi ne anlama gelir? Bu olası müdahale kararları son zamanlarda çok tartışılan Güvenlik Konseyi’ne  büyük bir tepkinin artmasına neden olabilir. Ayrıca, yine bu müdahale Libya’nın toprak bütünlüğünün korunmasını sonuna getirerek bölünmeye yol açabilir ve sorunu kemikleşmiş bir hale getirebilir. Bu tür bir müdahaleden Mısır’ın ekonomik olarak etkileneceği de muhakkaktır. ABD’nin en önemli Dışişleri Bakanlarından ve dış politika idologlarından Henry Kissinger’ın bilinen mottosunda olduğu gibi “Ortadoğu’da Mısır’sız savaş, Suriye’siz barış ihtimali olmaz” tekrar gerçek olabilir mi? Bizim burada isteğimiz, yaklaşık dokuz yıldır  iç savaş yaşayan Libya ve halkının bir an önce barış, istikrar ve refaha kavuşmasıdır. Bunun yolu da diplomasi ve diyalogdur.