Petrol Krizinde Rumlar Türkiye’yi Kabadayı Gösterme Çabasında

Haberler

GAÜ'DEN

Petrol Krizinde Rumlar Türkiye’yi Kabadayı Gösterme Çabasında

Girne Amerikan Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Hüseyin Işıksal, gündemi derinden meşgul eden Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Doğu Akdeniz’deki sondaj çalışmalarıyla ilgili ADA TV’den Uğur Bayram’a çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Dr.Hüseyin Işıksal : “AK Parti Dönemi İle Birlikte Türk Dış Politikası Olaylara Müdahele Etme ve Diplomatik Refleks Gösterme Konusunda Artık Geç Kalmıyor.”

Dr. Hüseyin Işıksal, “Türk Dış politikasının en büyük sorunlarından birinin olaylara her zaman geç müdahale etmesidir. Biz bu hatayı ne yazık ki Güney Kıbrıs’ın Avrupa Birliği üyelik sürecinde de yaptık. İş işten geçtikten sonra Annan Planı anlaşmasına evet dememize rağmen hukuki açıdan çok büyük bir kazancımız olmadı. AK Parti dönemiyle birlikte Türk dış politikasında değişiklikler görüyoruz. En büyük değişikliklerde artık olanı biteni dinleyip ondan sonra hareket etmek değil, bizzat olayları değerlendirerek daha hızlı bir şekilde hareket edip olaylara müdahale ederek zamanında diplomatik refleks gösterilmesidir’’ şeklinde konuştu.

Işıksal gündemi meşgul eden olaylardan birtanesinin Akdeniz’deki Hidrokarbon Savaşların olduğu ve bunların hukuksal kısımların olduğunu belirtirken petrol çalışmalarıyla ilgili bu hukuk’un 2 temel anlaşmaya dayandığını hatırlattı.

2 temel anlaşmanın birincisinin 1958 Cenevre Deniz Hukuku sözleşmesi, diğerinin ise 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi olduğunu ifade eden Dr. Işıksal, genel olarak bu sözleşmelerin her ülkenin 12 mil’e kadar olan kısmının kendi kara suları ve tamamen sizin egemenliğiniz altında oldugunu, 12 mil sonrasındaki 12 mil bitişik bölge denilen bölgenin ise yine sizin hukuk alanıza girdiğini ve 200 millik bölgede ekonomik bölge dediğimiz her türlü doğal çalışmaları olsun, petrol , doğalgaz ,balıkçılık olsun her türlü ekonomik geliri olan çalışmaların yapılabileceğini belirtti.

Ayrıca Işıksal ” eğer siz açık bir okyanus’ta bu hakkı kullanıyorsanız kimsenin buna karşı çıkmaya hakkı yoktur. Fakat, Doğu Akdeniz kapalı deniz statüsünde olduğu için 200 millik kısmında diğer ülkelerin 200 mil’i çakışıyorsa doğal olarak o 200 mil’i kullanılamayactır. Daha önceden bahsedildiği gibi deniz hukuku sözleşmeleri geçersiz oluyor ve bu durumda gündemde uluslararası hukuk’un diğer anlaşma yöntemleri gündeme giriyor ve 2 ülke arasında anlaşma olabiliyor. Ayrıca bu sorunlar için ülkelerin bütün bir konferans şeklinde toplanıp bir anlaşmaya varmaları gerekir” diye konuştu.
“Güney Kıbrıs İsrail ile 2 Anlaşma Yaptı”

12. bölge denilen Afrodit bölgesinde çalışmalarına başlayan Güne Kıbrıs için Uluslararası hukuk sözleşmesine göre ciddi bir sorun olmadığını da vurgulayan Dr. Işıksal, Güney Kıbrıs’ın tanınmış bir devlet olmasının yanıonda Kıbrıs Cumhuriyeti olarak İsrail ile 2 anlaşmaya imza koyduğunu hatırlattı. Kriz ve sondaj çalışmaları ile ilgili yapılan anlaşmalar ile ilgili ortaya çıkan sorunlardan birtanesinin Mısır, Suriye ve Türkiye ile anlaşma yapılmamış olması olduğunun altını çizen Dr. Işıksal, diğer bir sorunun ise Türkiye’nin KKTC’nin ayrı bir devlet olduğunu ve Türkiye KKTC’yi tanıdığını, KKTC’nin de kendine ait ekonomik bölgesi olduğunu iddia ediyor olmasından kaynaklandığını ifade ederek bu durumun krizi daha karmaşık hale getirdiğini belirtti. 12. bölge Limasol’un altında olmasının Kuzey Kıbrıs’ın sularıyla bir ilgisi olmadığını gösterdiğine işaret eden Dr. Işıksal, Türkiye’nin Güney Kıbrıs’ı tanımadığı için doğal olarak bu bölgeyi de tanımadığına dikkat çekti.
“Rumların Türkiye’yi Kabadayı Gösterme Çabası Var”

Petrol arama ve sondaj çalışmaları ile ilgili yaşanan kriz sürecinde Rumların Türkiye’yi uluslararası topluma ve dünyaya karşı kabadayı gösterme çabasına da işaret eden Dr. Işıksal, Günye Kıbrıs Rum Yönetimi gibi KKTC2nin de kendi karasuları ve ekonomik bölgesinde sondaj çalışmalarına başlaması gerektiğini vurguladı. KKTC’nin Afrodit bölgesiyle ilgilenmek yerine, kendi kara sularında ve ekonomik bölgemize giren kara suları ile ilgilenmesi gerekliliğine vurgu yapan Dr. Işıksal, KKTC ve Türkiye Cumhuriyeti’nin sondaj çalışmaları başlatması ile ilgili Rumların eğer “hayır Kıbrıs’ın tek Cumhuriyeti biziz ve bu kara sularda siz çalışma yapamazsınız, bana aittir iddiasında bulunması durumunda ise Türkiye Başbakanı Sayın Erdoğan’ın da açıkladığı gibi Türk donanmasının gereken tedbirleri alacağının altını çizerek Güney Kıbrıs Rum yönetimini bölgede tırmandırdığı krize karşılık olarak aynı şekilde petrol çalışmaların başlatarak cevap verilmesi gerektiğinin vurgulayarak sözlerine son verdi.