AVRUPA BİRLİĞİ'NDE YENİ ARAYIŞLAR; PESCO VE "SMART DEFENCE"

Haberler

GAÜ'DEN

AVRUPA BİRLİĞİ'NDE YENİ ARAYIŞLAR; PESCO VE "SMART DEFENCE"

AB Ülkeleri`nin savunma endüstrilerinin daha etkili ve rekabet edebilir bir seviyeye gelebilmesinin amaçlandığı, AB`in stratejik konumunu daha da güçlendireceği, gerektiği yer ve zamanda da;  AB olarak tek başına veya ilgili partner ile hareket etme kabiliyeti kazandırma olanaklarını artıracağı hakkındaki değerlendirmeleri yapılan,  Avrupa Birliği Yapısal Savunma Anlaşması (PESCO) ile ilgili çarpıcı bir analiz de,  Dr. M. Sadık Akyar tarafından kaleme alındı.

Girne Amerikan Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Akyar;  Avrupa Ülkeleri`nin NATO dışında,  Avrupa’ya özgü ve AB içerisinde savunma yapılanması ile ilgili olarak 1948 Yılı`ndan bu yana iki kez denemede bulunduklarını belirterek, bunların;  `Batı Avrupa Birliği (BAB) ve Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği (AGSK)` olarak ortaya çıkarıldıklarını vurguladığı yazısında, bu oluşumların ise; 2011 Yılı`nda Avrupa Birliği ile birleştirilmiş olduğuna dikkat çekti.


`PESCO` NEDİR?

Dr. Akyar`ın  analizi şu başlıkları içeriyor;

"Avrupa Birliği geçen hafta içerisinde yeni bir savunma anlaşması imzaladı. PESCO (Permanent Structured Cooperation) yani Daimi Yapısal İş birliği Savunma Anlaşması ile; üye ülkelerin müşterek olarak savunma kabiliyetlerini geliştirmek ve bunu, AB askeri operasyonları için uygun hale getirmek olarak belirlendi. Böylece AB’nin uluslararası bir savunma partneri olarak ortaya çıkmasının sağlanması, Avrupa Vatandaşları`nın korunması ve savunma harcamalarının da etkili bir şekilde kullanılmasının sağlanması öngörülmektedir.   

Anlaşma; 14 Kasım 2017 tarihinde, AB üyesi 23 ülkenin (İngiltere hariç şu anda 27 üye var) Dışişleri ve Savunma Bakanlarının Brüksel’deki toplantısında imzalandı. Anlaşmaya imza atmayan ülkeler; Portekiz, Malta, İrlanda ve Danimarka’dır. Ancak bunlardan sadece Danimarka kesinlikle katılmayacağını belirtmiş, diğerleri ise, konuyu halen değerlendirdiklerini belirtmişlerdir. Anlaşılacağı üzere, Güney Kıbrıs ve Yunanistan da anlaşmayı imzalamıştır.

Üyeler, dört kategoride yer almaktadır. Üye Ülkeler; NATO üyesi olan BAB’ı kuran ülkeler. Zaman içerisinde AB’ye üye olan NATO üyesi ülkeler de bu kategoride yer almıştır. Ortak Üye Ülkeler; Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu NATO üyesi olan ancak AB üyesi olmayan ülkeler. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra NATO’ya üye olan ülkelerde bu kategoride yer almıştır. Diğer üye kategorileri ise; Gözlemci ve Ortak İşbirliği üyesi ülkelerden oluşmaktadır. 

 
 Birliğin kurulma amacı; Avrupa Ülkeleri arasında her alanda ekonomik ve kültürel işbirliği, entegrasyonu sağlamak, herhangi bir saldırı durumunda karşılıklı yardımlaşmayı öngörmektedir. Aslında komünizmin yayılmasını önlemek için, soğuk savaş güvenlik algılamaları esas alınarak kurulmuş bir birliktir.

Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği (AGSK) ile;  Eylül 1999 yılında, Avrupa Birliği`nin ekonomik ortak pakt olmasının yanında, askeri bir pakt olmasını da amaçlayan ve AB bünyesinde bir `erken uyarı birliği` kurularak, bu birliğin AB ülkelerinin hammadde kaynakları ile enerji bölgelerine rahat ve sorunsuz ulaşılmasını sağlayacak araçlarla donatılması amaçlanmıştır. Ancak, bu proje de daha kuruluş aşamasında Almanya ve Fransa’nın çekişmeleri sonucunda etkili bir duruma geçememiştir. AGSK’nın etkisiz bir proje haline gelmesinin en büyük nedeninin, AB Ülkeleri`nin kendi başlarına, NATO benzeri bir yapıyı finanse edecek askeri ve mali güce sahip olmamaları olarak görülebilir.

Ayrıca; AGSK sürekli olarak NATO alt yapısını kullanarak operasyonel hale gelmek istemiş, ancak AB dışındaki NATO ülkelerini; Türkiye ve hatta bazı durumlarda ABD, Kanada’yı da devre dışı bırakmak istemesi nedeniyle hep kadük bir durumda bulunmuştur.

TRUMP VE İNGİLTERE FAKTÖRLERİ

AB’nin yeni bir savunma oluşumuna gitmesinin nedenleri arasında; ABD Başkanı Trump’un; AB’nin NATO için daha fazla katkı yapması için açıklamalarda bulunması ve İngiltere’nin Brexit nedeniyle AB’den ayrılması belirtilebilir. Çünkü; Fransa ve Almanya sürekli olarak AB içerisinde bir savunma oluşumunu savunmaktaydı, İngiltere ise açıkça belirtmese de, Trans-Atlantik bağı nedeniyle bu tür oluşumlara hep karşı durmuştu. PESCO’nun NATO’ya alternatif veya AB’nin NATO’su olacak mı diye bir soru akıllara gelebilir. Ancak, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in törene davet edilmesi, Stoltenberg’in; yeni oluşumun NATO’yu güçlendireceğini, anlaşmayı memnuniyetle karşıladıklarını ve bu sayede NATO’nun Avrupa ayağının daha güçlü hale geleceğini belirtmesi; PESCO’nun NATO ile iş birliği yapacağının bir kanıtı olarak görülebilir.

PESCO’nun yapısının iki seviyeden oluşacağı belirtilmektedir. Birincisi Konsey Seviyesi; Üye ülkelerin yükümlülüklerini yerine getirmelerinden, tüm politikanın tespiti ve uygulanmasından sorumlu olacaktır. İkincisi ise Proje Seviyesidir.

Anlaşmada, şu anda en önemli konulardan birisinin Türkiye gibi, NATO üyesi ancak AB tam üyesi olmayan Türkiye’nin durumunun ne olacağıdır. Kabul etmek gerekir ki bu AB için de yeni bir oluşumdur.

 Anlaşma; gelecek ay yapılacak AB Dışişleri Konseyinde yapılacak toplantı sonucunda yürürlüğe girecektir. Ancak, PESCO’nun NATO ile iş birliği ve NATO alt yapısını kullanabileceği göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye gibi NATO üyesi olan, ancak AB tam üyesi olmayan ülkelerin durumu, PESCO’nun etkinliği açısından önemli bir konu olarak şimdilik masada durmaktadır.

Şu ana kadar açıklanan bilgilerin ışığında, AB ülkelerinin içerisinde bulunduğu ekonomik durum  ve gelinen aşamada; kanaatimizce PESCO NATO’ya alternatif bir güç veya AB’nin her an hazır tutabileceği, NATO imkanlarını kullanmadan kullanabileceği bir kuvvet olarak gözükmemektedir.

AKILLI SAVUNMA

 Ancak; PESCO’nun; NATO’da son zamanlarda ülkelerin aynı konularda savunma harcamalarını önlemek için beraber hareket etmeye başladıkları `Smart Defence- Akıllı Savunma` konsepti benzeri bir yaklaşım olabileceği düşünülmektedir. Böylece,  AB Ülkeleri müstakil olarak gerçekleştirecekleri savunma sanayi projelerine müşterek olarak daha az kaynak ayıracaklar. Böylelikle, hem üye ülkelerin savunma harcamaları düşecek, hem de AB ve üye ülkelerin savunma kabiliyetlerinde bir artış meydana gelebilecektir."