GAÜ AKADEMİSYENİ DOÇ. DR. HOSSEİN SADRİ, GİRNE ÇEVRE VE KENTLEŞME POLİTİKALARI VE ALINMASI GEREKEN ...

Haberler

GAÜ'DEN

GAÜ AKADEMİSYENİ DOÇ. DR. HOSSEİN SADRİ, GİRNE ÇEVRE VE KENTLEŞME POLİTİKALARI VE ALINMASI GEREKEN ...

SADRİ, DMW ZİRVESİ’NİN “SÜRDÜRÜLEBİLİR ŞEHİRLER” PANELİNDE ÇIKAN SONUÇLARI İRDELEDİ 

Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ) Mimarlık Tasarım ve Güzel Sanatlar Fakültesi Akademisyeni, Doç. Dr. Hossein Sadri, katılım gösterdiği; DMW 2017 Zirvesi dahilindeki “Sürdürülebilir Şehirler” panelinde masaya yatırılan, çevre ve kentleşme politikalarını anlattı.    

Doç. Dr. Sadri açıklamasında, Girne ve çevresinde yaşanan yağmur ve sel baskınları ile ilgili kentleşme açısından çevre politikasının olmadığını belirterek,  su taşkını ve sel olaylarının küçük ölçekte ve çözülmesi daha kolay olan sorunlar olduğunu belirtti. Sadri, esasında; su taşkınlarının doğa için kötü bir şey olmadığını, mevcut olan derelerin korunması ve oraya insanların yerleşmesinin engellenmesi durumunda bu sonunun üstesinde kolaylıkla gelinebileceğini ifade etti.

Sadri açıklamasının devamında şunlara değindi;

“Girne üzerinden konuşursak, ciddi arazı eğiminden dolayı yağan yağmurların dağ üzerinden yavaşlatılması ve emilmesi gerekiyor. Girne kentleşmiştir ve artık sınırları yoktur. Kentleşen her alan doğaya ciddi bir tahribatla hareket ediyor,dereler doldurulmuş ve yerleri değiştirilmiş. Dolayısıyla kontrol edilemeyecek bir haldedir. İyi çalışılmış bir imar planı önemli adım oluşturabilir. Ama tek başına yeterli değildir. Çevre rehabilitasyonu gereklidir, yağmur suyunun yavaşlatılması içinde bunu dağın başından başlaması gerekiyor.

Sadri: “Bir Haftada Yağan Yağmur Miktarı; Tüm Yıl Boyunca Girne Halkının Kullandığı Su Miktarına Eşit”

Girne bölgesinde ve Kıbrıs’ta çok ciddi bir su sorunu var ama, çok ciddi şekildede yağmur var. Geçen sene yaptığım hesaplara göre bir haftada yağan yağmur miktarı; tüm yıl boyunca Girne halkının kullandığı su miktarına eşitti. Bu kadar önemli yağmur gelmesine rağmen, biz bu yağmuru denize gönderiyoruz. Bununla ilgili önemli çalışmalar yürütülürse kenti iyileştirebiliriz. Şuan yapılan çalışmaların çoğu koruma üzerine çalışmalardır. Sadece mevcut durumu korumak üzerine yapılmaktadır ama öte taraftan bir gerçek var; Girne ve Kıbrıs çok önemli bir göç alıyor, nüfus artıyor, emlak piyasası canlanıyor. Belli bir bölge korunmaya başladığı zaman talep artıyor, talepler arttıkça diğer bölgelere kaydırılıyor. Köy merkezi dediğimiz yerlere ve dağlara apartmanlar yapılmaya başlanıyor. Burada yaşamaya başlayan insanların ihtiyaçlarının karşılanması, ulaşımları zorlaşıyor.

 

Sadri:”Kentlerin En Büyük Sorunu Banliyoleşme. Girne’nin Dikey Yapılaşmaya İhtiyacı Vardır”

Kentlerin en büyük sorunu banliyoleşme. Bu banliyöler ekonomik durumlarada bağlıdır. Banliyoler sosyalleşmemiş mekanlardırlar. Kentten uzaktırlar, ulaşım sıkıntıları vardır. Bu durum uzun zamandır hem çevresel, hem sosyal olarak ciddi sorunlar yaratmaktadır. Girne’nin çoğu nüfusu geçici nüfustur. Genelinin öğrenci, turist ve yazlıkçı olmasından dolayı bunların yatay yapılaşmaya ihtiyacı yoktur. Geçici olarak geldikleri için sadece barınmaya gerek duyuyorlar. O yüzden Girne’de kesinlikle dikey yapılaşma şarttır. Girne yeni yeni kent olmaktadır. Eski tarihi anlamda Girne bir kenttir, ama zamanla tarihi bakımından bazı kopukluklar yaşamıştır. Nufüsun ciddi bir bölümünün taşınması ile birlikle; onların yerine başkalarının gelmesiyle birlikte; Girne çok hızlı göç alan bir yere dönmüştür. Dolayısıyla bu gelme hızı o kadar hızlıydı ki, yerleşme hızının üzerine geçmiştir. Kentleşme kimliğinin oluşmasında ki en büyük etken sosyal mekanlardır. Ama maalesef Girne’de o kadar sosyal mekan yok.

Sadri: “Hava Kalitesiyle İlgili Bir Somut Çalışma Yürütüyoruz”

Bir liman var gerçekten araba girişinin olmadığı, yürünebilen yer. Eskiye göre Limana gidilme oranı arttı. Turisler harici artık Kıbrıslılarda çok fazla Limana gitmeye başladı. Ama oradada yeterince imkan yoktur. Hava kalitesiyle ilgili bir somut çalışma yürütüyoruz. Radyasyonların kent üzerinde ki etkilerini, su kaybını ve toprak kaybını, su ve genel kirlenmeyi araştırıyoruz. Bir harita oluşturuyoruz ve bu çalışmaları 2 ay sonra bitirip paylaşacağız.

Sadri: “2030 Yılında Dünya Yaşanabilecek Bir Yer Olmaktan Çıkacaktır. Çevresel Felaketler Olursa; Uçaklar Uçamazsa; Gemiler Gelemezse, Açlıktan Ölecek Miyiz?”

Birleşmiş milletler normalde ülkelerin üye olduğu bir platformdur ama, kentlerle ilgili sorunlarla ciddi kentsel politikalar geliştirmeye başlamışlardır. Mesela Büyük ülkerlerle beraber büyük şirketlerlede, Birleşmiş Milletler iklim anlaşması yapıyorlar. Anlaşıyolar ama çözülemiyor. Çünkü kentlerde yaşayan insanlar devlete baskı yapıyorlar. Bu baskıdan dolayı bazı sorunlar çözüme ulaşamıyor. Bunun içinde Birleşmiş Milletler kenti hedef alıyor. Bu kent politikaları, kentlerin düzenlenmesini daha çok gündeme getirmesi gerekmektidir. 2030 yılında Dünya yaşanabilecek bir yer olmaktan çıkacaktır. Bu bir çok bilimsel raporun sonucunda söyleniyor. Bu ne demektir; yaşadığımız bir sürü felaketlerin 10 katının yaşanması demektir. Bundan dolayı Birleşmiş Milletler bunları çözmemiz gerektiğini söylüyor. Bu tarihe kadar yaşama alışkanlıklarımızı değiştirmemiz gerekiyor. Bunun içinde belediyelerin, şehirler politikaları geliştirmesi gerekmektedir. En basitinden toplu üretim ve tüketim alışkanlıklarımızı yok etmemiz gerekiyor. Fosil yakıtlara bağımlılık, herşeyi dışardan temin etme alışkanlıklarımızı yok etmemiz lazım. Yerli üretim yapmak şarttır. Kentlerde yaşayanların kendi ihtiyaçlarını kendi imkanlarına göre üretmesi gerekmektedir. Araç ve toplu taşıma meseleside buna dahildir. Bazı ülkeler elektrikli araç üretimini arttırmaya başlamıştır. Kıbrısın bunu gündemine getirip öncelikli olarak kendi imkanlarını üreterek ayakta kalması lazım. Çevresel felaketler olursa uçaklar uçamazsa, gemiler gelemezse açlıktan ölecek miyiz? Bunlarıda düşünerek stratejiler geliştirmemiz gerekiyor.