Apostolos Andreas Manastırındaki Sır Perdesi Aralanıyor

Haberler

GAÜ'DEN

Apostolos Andreas Manastırındaki Sır Perdesi Aralanıyor

ABD Temsilciler Meclisinin ekim ayında aldığı “Kuzey Kıbrıs’ta Din Özgürlüğü İstismar Edilip, Dini ve Tarihi Yapılara Zarar Veriliyor” kararının dayanak noktalarını da çürütecek tarihsel gerçekliklerin açıklanacağı basın toplantısı cuma günü düzenleniyor.

Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ) Eğitim Fakültesi öğretim görevlileri Zeki Akçam ve Gökçe Yükselen Peler tarafından belgeler ışığında açıklanacak gerçekler Apostolos Andreas manastırı üzerindeki sır perdesini aralarken manastırın Müslümanlar ve Kıbrıslı Türkler tarafından da neden kutsal sayıldığının cevaplarını da verecek.

Belediyeler Birliği Lokalinde cumna günü saat 15.00‘te düzenlenecek basın toplantısında İslam dünyasının önde gelenlerinden sahabelerinden Urve Bin Sabit’in Apostolos Andreas manastırındaki türbesi ile ilgili tarihsel gerçeklikler gün ışığına çıkarılacak. “Kıbrıslı Türkler ve Rumlar tarafından Kutsal Olduğuna İnanılan Su Sahabenin Kerameti mi?” Apostolos Andreas Manastırının alt tarafında yer alan ilk kilisenin olduğu yerden çıkan ve Kıbrıslı Türkler ile Rumlar tarafından kutsal olduğuna inanılan ve aziz Apostolos Andreas'ın kerameti olduğu iddia edilen kutsal suyun sahabe Urve Bin Sabit 'in savaşırken Müslüman askerlerin susamasından dolayı asasını yere vurduğunu ve buradan su çıkarak Müslüman askerlerin su ihtiyacının karşılandığı iddiasını öne süren kimi araştırmacıların tezlerinin de irdeleneceği basın toplantısını Avrupa Birliği yetkilileri ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile Rum Ortodoks Kilisesi de yakından takip edecek.
"Papaz Odasından Türbeye Açılan Pencere Kimler Tarafından Kapatıldı?"

Konuyla ilgili basında yer alan haberlerde adı geçen ve Manastır'da sahabe mezarının olduğunu bizzat gözleriyle gördüğünü iddia eden Zehra Billur isimli vatandaş ise 1950'li yıllarda bir okul gezisi için Karpaz'a gittiklerini burada da manastıra ziyarette bulunduklarını anlatıyor. Ziyaret esnasında 11-12 yaşlarında olduğunu belirten Billur, "Çocukluk icabı muziplik olsun diye papazın günah çıkardığı kapalı alana girmiştim. O bölüme girince bir mazgal gördüm, duvarda bir pencere vardı. Pencereden aşağıya baktığımda içeride bir türbe gördüm, Papaz beni orada görünce dışarı çıkardı." ifadelerini kullanıyor.

Olayın ardından yaklaşık olarak on yıl sonra tekrar manastıra gittiğini belirten Zehra Billur, "Eşimin adağı vardı adak için manastıra gelmiştik. Küçüklüğümde gördüğüm mazgaldan tekrar bakmak istedim. Papazın günah çıkardığı yere gittiğimde o pencereyi tamamen bir duvarla kapattıklarını gördüm, papaz odasına girdiğim için yine bana kızdı." diye kaydediyor.
“Vakıflar Araştırma Komitesi Kurdu”

Konuyla ilgili açıklamalrının basında yer aldığı Vakıflar Genel Müdürü Mustafa Kemal Kaymakamzade, Temsilciler Meclisi'nin kararını şiddetle eleştirirken Apostolos Andreas manastırın avlusunda bulunan sahabenin türbesinin Rumlar tarafından diğer Osmanlı ve Türk eserleri gibi yok edildiğini belirterek konuyla ilgili araştırma komitesinin kurulduğunu açıkladı. Güney'de bulunan Osmanlı ve Müslüman kültürün bilinçli olarak yok edildiğini ifade eden Kaymakamzade, son yıllarda bilinçli bir şekilde Güney'deki camilerin avlularında bulunan Osmanlıdan kalma türbelerin yok edildiğini ve bunların kanıtlarının olduğunu belirtti. Ömerge camiinin avlusunda bulunan ve Müslümanlar için önemli olan bir sahabenin türbesi yıkılarak, türbenin olduğu yere beton döküldüğünü de açıklayan Kaymakamzade, Limasol'daki Camii Kebir'in civarında bulunan Osmanlı türbelerinin de yok edilerek etrafındaki şadırvanlar yıkıldığını ve türbelerin yerine hem dini ritüellere hem de tamamen tarihi dokuyla zıt düşecek tuvalet inşa edildiğini belirtti.

Rumların bilinçli olarak Türk ve Müslüman izlerini sildiğini, aksine Türk tarafının AB ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Program (UNDP) ile bütün tarihi eserleri tarihi dokusuna uygun olarak restore ettiğini de hatırlatan Kaymakamzade, Temsilciler Meclisin kararının tamamen taraflı olduğunu savunarak Vakıflar Genel Müdürlüğünün Güney'de bulunan ve özellikle son üç yıl içinde zarar verilen, yakılıp yıkılan türbeler ve camiler ile ilgili raporun Amerikan elçiliğine hem yazılı hem de sözlü olarak iletildiğini belirterek konuyla ilgili Amerikan Elçiliğinin hiçbir işlem yapmadığını ifade etti.