‘Abbas Güçlü ile Genç Bakış’ GAÜ’de Gerçekleştirildi

Haberler

GAÜ'DEN

‘Abbas Güçlü ile Genç Bakış’ GAÜ’de Gerçekleştirildi

Girne Amerikan üniversitesi, ‘Abbas Güçlü ile Genç Bakış’a ev sahipliği yaptı. Başarılı sanatçı Selçuk Yöntemi’nde konuk olduğu program, GAÜ öğrencileri tarafından büyük ilgi gördü.

Başarılı sanatçı Selçuk Yöntem’in konuk olduğu program, GAÜ Spectrum Kongre Merkezi’nde gerçekleşti. Programa GAÜ öğrencilerinin yanı sıra, GAÜ Mütevelli Heyeti Başkanı Memduh Erdal, GAÜ Kurucu Rektörü ve Yöneticiler Kurulu Başkanı Serhat Akpınar, GAÜ CEO’su ve Yöneticiler Kurulu Başkan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Asım Vehbi ve GAÜ Rektörü Prof. Dr. Yıldırım Öner katıldı.

Programın açılışında Kıbrıs’ın bir eğitim adası olduğunu söyleyen, ünlü gazeteci ve program sunucusu Abbas Güçlü, Girne’ye olan sevgisini “Hayatta görmek istediğiniz eğer 10 tane yer varsa biri de Girne olsun. Girne’yi mutlaka gelin, görün, yaşayın” sözleri ile izleyenlere aktardı. Güçlü, konuk olan Selçuk Yöntem’e ilk soru olarak ise “Kıbrıs denilince aklınıza ne geliyor?” sorusunu yöneltti. Yöntem soruyu “Kıbrıs denince aklıma 70li yıllar geliyor. İlk geldiğim zaman geliyor aklıma. Bana mutluluk veren bir hava geliyor önce. Kıbrıs’da büyülü bir hava olduğunu hissediyorum. Kıbrıs’da okuduğunuz, burada eğitim gördüğünüz için kendinizi şanslı hissetmelisiniz” şeklinde yanıtladı.

Abbas Güçlü’nün, GAÜ Mütevelli Heyeti Başkanı Mehduh Erdal’a yönelttiği “74’ten önce Kıbrıs nasıldı?” sorusuna Erdal, “Şimdiki gibi değildi. Fakat Türk ordusu Kıbrıs’a çıktıktan sonra cennete döndü diyebilirim” şeklinde yanıtladı.

Program sırasında söz alan bir öğrenci, başarılı sanatçı Selçuk Yöntem’den bir şiir okumasını rica etti. Selçuk Yöntem, öğrencinin bu ricasını kırmayarak Can Yücel’den “Her şey Sende Gizli” adlı şiiri okudu ve salondan büyük alkış aldı.

Kanal D’de canlı yayınlanan programda Abbas Güçlü, GAÜ Kurucu Rektörü ve Yöneticiler Kurulu Başkan’ı Serhat Akpınar’a, “GAÜ nasıl kuruldu? Hedefleri nelerdir?” sorusunu yöneltti. Akpınar soruyu, “Üniversitemizin kuruluşundan bugüne uygulamış olduğu bir stratejik gelişim programı var. Bu stratejik program çerçevesinde bütünsel yaklaşımlarını evrensel boyuta taşıma noktasında çok önceden başlatmış olduğu çalışmalarını bugün çok yaygın bir şekilde sürdürüyor. Ve bu çerçevede İngiltere ile başlayan bunu Amerika’ya, Singapur’a ve Hong Kong’a kadar uzatan kampüsleşme sürecini, İstanbul’da farklı bir yapılanma yönünde sürdüren bir Üniversiteyiz. GAÜ evrensel bir üniversite haline gelmiştir.

Özellikle öğrencilerimizin aldığı eğitim süreçlerini farklı kültürlerle etkileşim altına alma noktasında çok başarılı olduk. Bunu bugüne kadar çok başarılı bir şekilde sürdürdüğümüzü görüyorum. Bu bizlere büyük bir onur veriyor” şeklinde yanıtladı.

Ekranda görmeye alışkın olduğumuz sanatçı Selçuk Yöntem’e bir öğrenci tarafından yöneltilen, “Kıbrıs’la ilgili bir projede gönüllü olarak yer almak ister miydiniz?” sorusuna Yöntem, “Elbette böyle bir proje gelirse ve bu da beni heyecanlandırırsa tabii ki isterim” şeklinde yanıtladı.
GAÜ CEO’su ve Yöneticiler Kurulu Başkan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Asım Vehbi’ye Abbas Güçlü tarafından sorulan, “Üniversiteyi nasıl dünya markası yapacaksınız?” sorusuna ise Vehbi, “Öncelikle Üniversitemizin Kıbrıs’taki hedefi önümüzdeki 5 yılda 15 bin öğrenci ve 170 farklı ülkeden öğrenciyi ülkemize getirmek. Bugün ABD, Singapur, Hong Kong ve İngiltere’deki kampüslerimiz bulunuyor. Üniversitemiz de okuyan öğrencilerimiz eğitimlerine diğer ülkelerdeki kampüslerimizde devam edebiliyor. Hem öğrencilerimiz farklı kültürlerle etkileşim içine girebiliyor, hem de o üniversitelerde okuyan öğrencilerimiz direk olarak Kıbrıs’a gelebiliyor. Bu arada diplomamız YÖK tarafından tanınıp, TC vatandaşı öğrencilerimiz YÖK tarafından yerleştiriliyor. GAÜ diploması dünyanın her yerinde tanınan bir diplomadır” şeklinde yanıtladı.

Öğrencilerin program konuğu Selçuk Yöntem’e soruları ile devam eden programda, “Hükümetin sanata ve sanatçıya bakış açısını nasıl yorumlarsınız?” sorusuna Yöntem, “Ben geçenlerde bununla ilgili bir konuşma yaptım. Fazıl Say ile beraber bir program yaptık. Benim bu konudaki düşüncem, hükümetlerin sanat politikası olmaz şeklindedir. Devletin sanat politikası olur ve değişmez. Gelen her hükümet kendine göre bir sanat politikası çizemez. Çünkü sanatın bir evrenselliği vardır. Bir genel değerleri vardır. Bir bütünlüğü vardır. Onun için bir devlet politikası olan sanata hükümet müdahale etmemelidir. Batıda gelişmiş ülkelerde, demokrasi köklü olan ülkelerde bu böyledir ve böyle de devam etmektedir. Biz de onun için hükümetlerin sanat politikalarını eleştirmeliyiz karşı koymalıyız ve devlet politikasının çok yerleşik bir şekilde devam etmesini sağlamalıyız. Bunun da temellerini Mustafa Kemal Atatürk çok güzel bir şekilde atmıştır. Devlet tiyatrosunu, devlet opera ve balesini, Cumhurbaşkanlığı senfoni orkestrasını ve daha sayamayacağım birçok sanat kurumuna temel atmıştır” şeklinde yanıtladı.

Sanat hayatı boyunca birbirinden farklı karakterleri başarıyla hayata geçiren Selçuk Yöntem’e, bir dizide canlandırdığı karakterler ile ilgili “Aslan bey karakterinizi herkes çok beğenmişti. Tekrar böyle bir karakteri oynamak ister misiniz?” sorusuna, “Bizim sistemde bizim ne oynamak istediğimiz değil, bize sunulanı bizim değerlendirmemiz önemli. Eğer bize sunulanların yapısı senaryo olarak yapımcı olarak diğer roller oynayan insanlar olarak bizi heyecanlandırıyorsa gelen senaryonun dramatik yapısı beni heyecanlandırırsa tabii ki yeniden yapabilirim. Fakat Aslan bey karakterinden sonra böyle bir senaryo gelmedi. Çünkü o bir ilkti ve çok iyi irdeledi bazı şeyleri” dedi.

Her fakülteden ve her bölümden gelen öğrencilerin büyük ilgi gösterdiği programda, bir öğrencinin sorduğu, “Doğuda yaşanan sıkıntıların medyaya yansımaması sizi bir sanatçı olarak rahatsız ediyor mu?” sorusuna ise Yöntem, “Tabii ki ediyor. Etmemesi mümkün değil. Burada sanatçı olarak bizim rahatsız olmamızdan çok, yaygınlaşmada çok önemli bir fonksiyonu olan medyanın bunu görmezden gelmesi daha önemli değil mi? Ben sanatçı olarak bundan çok büyük vicdan azabı duyuyorum. Fakat ellerinde bu imkanlar varken bu sıkıntıları ortaya koymayan medyanın bence daha büyük vicdan azabı çekmesi gerekiyor. Bizler elimizden geldiğince toplumsal sorunları, yardım ederek üstesinden gelmeye çalışıyoruz. Bu nereye kadar olur? Onun için burada basının, görsel basının, gazetelerin çok önemli bir görevi var. Onlar bu görevi yerine koyduktan sonra bizden yardım istediklerinde bizim destek vermememiz mümkün değil” dedi.

“Sizce ülkemizde basın dürüstçe ve özgürce görevini yerine getirilebiliyor mu?” sorusuna ise Yöntem, “Hayır, öyle yapıldığını zannetmiyorum. Bunun örneklerini de gördük. Basın olarak gazeteci olarak en fazla tutuklu sayısı bizde. Bir ülkede basının özgür olmaması demokrasiyle paralelliğini gösteriyor” şeklinde yanıtladı.

Bir öğrencinin “Yeni medya düzenini nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna ise Yöntem, “İnternette bir sanat değerlendirmesinin ivme kazanacağını ve renkleneceğini düşünmüyorum. İnterneti anlık ihtiyaçlarımızın karşılığı olarak görüyorum. Çünkü sanat canlı bir performansla iletişimle anlam kazanıyor. Evet, televizyonu inkâr edemeyiz. Hele sinemanın görselliğini ve kitleler üzerindeki etkisini inkâr edemeyiz. Ama ben yapı olarak eğer tiyatro yapıyorsam canlı olarak bu performansı değerlendiriyorsam mesela kendime göre bir çerçeve sahneyi tercih eden bir aktörüm. Dizi yapıyorsam muhakkak toplumsal mesajlar verilmesi gerektiğini düşünüyorum. İnternetteki sinemanın, dizinin lezzetli olacağını düşünmüyorum. Çünkü bireysel bir takılma bireysel bir zamanlama” şeklinde yanıt verdi.

Ardından “Sizce aşk nedir ?” sorusuna ise Yöntem, “Bence aşk tarifsizliktir. Aşk tarif edilmez yaşanır” dedi.

“KKTC’de maalesef sinema sektörü yok ve biz izolasyonlar ve ambargolar altında bir ülkeyiz ve siz de biliyorsunuz sinema bir ülkenin tanıtımında çok önemli rol oynuyor. Siz bunu nasıl yorumluyorsunuz?” sorusunun yöneltildiği Yöntem, “Bu bir yatırım meselesi bir sektör meselesi. Mesela Alev Alatlı’nın ‘Yaseminler Tüter Mi Hala’ diye bir romanı var. Bir Rum kızının Kıbrıs’ta başlayan hikayesinin Atina’da sonlanması ile ilgili edebi değeri çok yüksek bir eser. Mesela bu film olarak değerlendirilebilir. Kıbrıs’ın bu alanlara eğilmesi gerekiyor. Çünkü Kıbrıs’ın kendine has bir kültürü, bir dokusu var” şeklinde yanıtladı.

Sinema ve başarılı film konusunda sorulan, “Hiç bir konusu olmayan ve sadece argo içeren birçok film gişe rekoru kırıyor. Çok iyi filmler ise izlenmiyor.

Bu konuda ne düşünüyorsunuz?” sorusuna ise Yöntem, “Ben isim vererek spekülasyon yaratmak istemiyorum. Ancak benim kendi genel görüşüm nicelikli olmak nitelikli olmak değildir. Her nitelikli olan da nicelikli olmayabilir. Bunun için orta noktayı bulmak çok önemli yani niceliğin değerleri ile niteliğin değerlerinin bir araya gelmesi lazım. Örneğin, ‘Devrim Arabaları’ çok önemli bir yeri olan bir filmdir. Tarihin gerçeğini ve çok önemli bir gerçeğini çok önemli bir dramatik yapıyla izleyiciye aktarıyor. Çok ilginçtir devrim arabaları ön komite tarafından festivallere uygun görülmedi. Fakat ondan kısa bir sure sonra Montreal Film Festivalinde en iyi film seçildi. Eğer devrim arabası gerçekleşseydi Türkiye araba sanayinde dünyanın sayılı ülkelerinden biri olacaktı” şeklinde yanıtladı.

Abbas Güçlü ile Genç Bakış programında Kenan Işık da unutulmayarak iyi dilekler gönderildi ve salon tarafından büyük alkış aldı. Programda her zaman yapıldığı gibi, sanatçılara, öğrenci alkışları ile karne uygulaması yapıldı. Sanatçı Selçuk Yöntem her alandan büyük alkışlar ile tam not aldı.

Kenan Işık’ın şiirlere tepki verdiğinin konuşulmasının ardından, Işık, için Selçuk Yöntem tarafından okunan Ataol Behramoğlu’nun “Başka Biri Olacaksın” adlı eseri okundu.
Abbas Güçlü’nün yaptığı kapanış konuşmasının ardından, Girne Amerikan Üniversitesi, Spectrum Kongre Merkezi’nde canlı yayın ile gerçekleşen program sonlandı.
Program sonunda Selçuk Yöntem öğrencileri kırmayarak bol bol fotoğraf çektirdi.